top of page

Aşkı ve İlişkiyi Yıpratan Sözler: Partnerinize Söylememeniz Gereken 3 Şey

  • Yazarın fotoğrafı: Psikolog Yıldız
    Psikolog Yıldız
  • 5 Ara
  • 3 dakikada okunur
Partnerinize Söylememeniz Gereken 3 Şey
Partnerinize Söylememeniz Gereken 3 Şey

Romantik ilişkilerde en sık duyduğumuz tavsiyelerden biri “Her şeyi konuşun” olur. İletişimin bir ilişkiyi ayakta tuttuğu doğru; fakat her şeyin konuşulması gerektiği fikri çoğu zaman gerçeği yansıtmaz. Çünkü bazı sözler, ne kadar iyi niyetle söylense de ilişkide gereksiz gerginlik yaratabilir. Bazı sessizlikler ise —sanılanın aksine— bağ kurmak için çok daha iyileştirici olabilir.


Psikolojik araştırmalar da bunu destekliyor: Partnerlerin birbirine söylediği her “dürüst” söz aynı etkiyi yaratmıyor. Bazıları yakınlığı artırırken, bazıları uzaklaştırıyor. Bu nedenle, ne zaman konuşmak gerektiğini bilmek kadar, ne zaman susmanın daha sağlıklı olduğunu bilmek de ilişki becerisinin bir parçası.


Bu yazıda ilişkilerde söylemeseniz de olur dediğimiz üç temel başlığı, araştırma bulgularıyla ve duygusal dinamiklerle ele alıyoruz.


1. Partnerinizin Bedenine Dair Yorumlar

İnsanlar sevdiklerine karşı genellikle iyi bir niyetle hareket eder. Partnerinizde bir değişiklik fark ettiğinizde (birkaç kilo, yeni bir kırışık, ciltte bir değişiklik) bunu söylemenin ona “destek” olacağını düşünebilirsiniz. Ama pratikte işler pek de böyle işlemiyor.

Araştırmalar, partneriyle kilosu hakkında konuşan bireylerin yüzde 55’inin bu konuşmadan sonra kendini daha kötü hissettiğini gösteriyor. Üstelik bu sonuç, yorumun tonu ne olursa olsun değişmiyor. Şaka, dostça bir öneri ya da gayet yumuşak bir gözlem… Fark etmiyor.


Bunun birkaç nedeni var:

  • İnsanlar kendi bedenlerindeki değişiklikleri zaten fark ederler. Dışarıdan biri söyleyince bu yalnızca baskı ve utanç yaratır.

  • Toplumun güzellik standartları beden değişimlerini “hata” gibi çerçeveler ve bu da en masum yorumun bile incitici algılanmasına neden olur.

Beden üzerine konuşmak çoğu zaman partnerin kendilik algısını zedeler ve ilişkideki güvenli alan hissini azaltır.


Beden değişimleri yaşamın doğal ritmidir: daha yoğun dönemlerde alınan küçük kilolar, yılların getirdiği çizgiler, değişen cilt dokusu… Bunlar yaşanmışlıkların işaretidir, kusurların değil. Bu nedenle çoğu zaman “ söyleyeyim de bilsin” diye düşündüğünüz şey, zaten fark ettiği ve hassas olduğu bir konu olabilir.


Sonuç: Partnerinizin bedenine dair yorum yapmanın neredeyse hiçbir ilişkisel getirisi yoktur; riskleri ise oldukça yüksektir.


2. Yapıcı Olmayan ve Anın Öfkesine Dayalı Eleştiriler

Herkesin partnerinde hoşlanmadığı bazı davranışlar olabilir. Bu son derece normal. Fakat her düşünceyi olduğu gibi söylemek, çiftler arasındaki bağı zedeleyebilir — özellikle de o an duygusal bir yükselme yaşıyorsanız.

Araştırmalar gösteriyor ki, eleştirinin ilişkideki etkisi çoğunlukla tonuna, duygusal bağlamına ve niyetine bağlıdır.

Behavior Therapy dergisindeki bulgulara göre:

  • Eğer eleştiri düşmanca ya da suçlayıcı bir tonda algılanırsa, partnerlerde ilişki memnuniyeti ve duygusal güven düşüyor.

  • Duygularını bastıran, yani içten içe öfkeli olup bunu saklayan kişiler, eleştirilerini farkında olmadan daha sert bir şekilde iletiyor.

  • Buna karşılık, söylemeden önce düşüncelerini “yeniden çerçeveleyen” kişiler daha destekleyici, daha yapıcı geri bildirim verebiliyor.


Yani mesele sadece ne söylediğiniz değil, nasıl ve neden söylediğiniz.

Eğer kendinize şu soruyu sorarsanız doğru noktayı bulursunuz:“Bunu söylüyorum çünkü yardımcı olmak istiyorum… yoksa sadece haklı çıkmak için mi?”

Eğer cevabınız ikinciye yakınsa, o anda susmak çoğu zaman daha sağlıklıdır. Çünkü o durumda söylenecek söz hem yanlış zamanda hem yanlış tonda çıkacaktır — ve ilişkiye zarar verebilir.


3. Geçmişe Ait Yaraları Açan Gereksiz Detaylar

Bazı anılar, bazı tartışmalar ya da geçmiş ilişkilerle ilgili bilgiler, zaman zaman zihninize gelebilir. Fakat bunların hepsi partnerinizle paylaşılmak zorunda değildir.

Özellikle:

  • kıyas yaratabilecek eski ilişki detayları,

  • kapanmış tartışmaların küçük kırıntıları,

  • geçmişte sizi inciten bir anının gereksiz ayrıntıları


    ilişkide gereksiz güvensizlik yaratabilir.

Geçmişi anlatmanın bir sınırı vardır. Eğer anlatacağınız şey bugünü iyileştirmeye hizmet etmiyorsa, çoğu zaman ilişkinize katkı sunmaz. Aksine, partneriniz kendini “yetersiz”, “kıyaslanan” veya “tehdit altında” hissedebilir.

Elbette, partnerinizi ilgilendiren ve ilişkinin sağlığını etkileyen gerçekleri söylemek önemlidir. Ancak iyileşmiş yaraları ayrıntılarıyla tekrar açmak çoğu zaman sadece acıyı yeniden üretir.

Her detay ilişkiye hizmet etmez; bazıları yalnızca yük oluşturur.


Sonuç: Sessizlik Bazen Bir Savunma Mekanizması Değil, Bir Sevgi Biçimidir

İlişkilerde dürüstlük, kırıcı olmak anlamına gelmez. Bir partneri duygusal olarak güvende hissettirmek; ne zaman konuşacağını, ne zaman susacağını bilmekle ilgilidir. Bazen söylenen bir söz değil, söylenmeyen bir söz ilişkiyi daha sağlam bir zemine oturtur.


Sessizlik her zaman gizlemek ya da uzaklaşmak değildir; bazen karşınızdaki kişiyi korumanın, ilişkide daha yumuşak bir alan yaratmanın ve sevgiyi büyütmenin bir yoludur.

Gerçek bağ, sadece kelimelerle değil; kelimelerin ardındaki niyetle ve farkındalıkla kurulur.


Eğer ilişki iletişiminizde zorlandığınızı hissediyorsanız, duygusal güveni yeniden inşa etmekte güçlük çekiyorsanız veya partnerinizle sağlıklı konuşma–susma dengesini kurmak istiyorsanız, profesyonel destek almak çok faydalı olabilir.


Yaşam Psikoloji Danışmanlık Merkezi olarak,

• çift danışmanlığı,

• ilişki danışmanlığı,

• iletişim becerileri geliştirme,

• duygusal farkındalık ve düzenleme

alanlarında uzman kadromuzla destek sunuyoruz.


Bağı güçlendiren şey her zaman kelimeler değil, kelimelerin ardındaki niyet ve bilinçtir.

 
 
 

Yorumlar


bottom of page